TÜRKÇE AÇIKLAMALI İNGİLİZCE DİL BİLGİSİ bölümümüzde İngilizce ile bütün cümle yapılarını ve gramer konularını ayrıntılı olarak incelemeye çalışacağız. Böylece yabancı dil sınavlarında sorulan gramer sorularını daha kolay çözebileceksiniz.
BASIC SENTENCE TYPES
(TEMEL CÜMLE TÜRLERİ)
1. SIMPLE SENTENCE : (BASİT CÜMLE)
A) Subject + Verb (Özne + Yüklem) B) Subject + Verb + Object (Özne + Yüklem+ Nesne)
The man died. (Adam öldü) I sent an e-mail. (Bir e-posta gönderdim.)
She fainted. (O bayıldı.) My father sold his car. (Babam arabasını sattı.)
They arrived. (Onlar vardılar.) We went to Manisa yesterday. (Dün Manisa'ya gittik.)
2. COMPOUND SENTENCE : (BİLEŞİK CÜMLE)
Sözcükleri, sözcük gruplarını veya cümleleri birbirlerine bağlayan sözcüklere "coordinating conjuctions" denir. "Both ... and ... , not only ... but also ..." gibi bağlaçlar bu grupta yer alırlar. Parçalı olarak kullanılan bağlaçlara “correlative conjuctions " denir. Cümle başlarında kullanılan "before, after, since, when, while" gibi bağlaçlarla isim cümleciklerinde kullanılan bağlaçlara ise "subordinating conjuctions" adı verilir.
NOT: Bazı bağlaçlar (thus, therefore, however, yet vb) hem cümle başında, hem de noktalı virgülden sonra kullanılabilir.
Coordinating ve correlative conjuctions 4 gruba ayrılır:
Sözcükleri, sözcük gruplarını veya cümleleri birbirlerine bağlayan sözcüklere "coordinating conjuctions" denir. "Both ... and ... , not only ... but also ..." gibi bağlaçlar bu grupta yer alırlar. Parçalı olarak kullanılan bağlaçlara “correlative conjuctions " denir. Cümle başlarında kullanılan "before, after, since, when, while" gibi bağlaçlarla isim cümleciklerinde kullanılan bağlaçlara ise "subordinating conjuctions" adı verilir.
NOT: Bazı bağlaçlar (thus, therefore, however, yet vb) hem cümle başında, hem de noktalı virgülden sonra kullanılabilir.
Coordinating ve correlative conjuctions 4 gruba ayrılır:
1) Beklenilen bir durumun aksini ifade
but : fakat, ama
however: fakat, ama, bununla birlikte, gene de,
buna rağmen
nevertheless: yine de, ancak, bununla beraber
nonetheless : yine de, ancak, bununla beraber
yet : fakat, yine de, ise de, gerçi, bununla beraber
still: fakat, yine de, ise de, ancak, bununla beraber
while : iken, oysa, ama, halbuki, ... -dığı halde, ... -e
karşın
whereas : oysaki, ama, iken, halbuki, ... -e karşın
for all that : herşeye rağmen, hepsine karşın
in spite of : ... -e rağmen, ... -e karşın
despite : ... -e rağmen, ... -e karşın
notwithstanding : ... -e rağmen, ... -e karşın
on the other hand: öte yandan, diğer taraftan, ama diğer
yandan
not … but ... : ... değil, fakat ...
rather ... than : ... -den daha ziyade ..., ...-den daha çok
...
2) "ve, ilaveten, -nın yanı
sıra" anlamına gelen bağlaçlar:
and: ve
and also: ve ayrıca
both ... and ...: hem ... hem de ...
... too: de, da, dahi
... as well : de, da, dahi
as well as: -nın yan sıra, ...-dığı kadar, ...-e ek
olarak
not only … but also ... : sadece ... değil, ayrıca ... da
not merely … but also ... : sırf ... değil, aynı zamanda ... da
not just … but also ... : yalnızca ... değil, aynı zamanda ... da
not only … but ... as well : sadece ... değil, (fakat) aynı zamanda
... da
besides: ...-nın yanı sıra, …-e ek olarak, bundan
başka
in addition: ...-nın yanı sıra, …-e ek olarak, bundan
başka
moreover: ayrıca, bundan başka, bunun da ötesinde,
üstelik
furthermore: ayrıca, bundan başka, bunun da ötesinde,
üstelik
what's more: bundan başka, bunun da ötesinde, üstelik
3) "İki seçenekten biri, ya da,
yoksa, yaklaşık olarak" anlamında kullanılan bağlaçlar:
or: yoksa, veya, ya da, aksi takdirde
or else: yoksa, olmazsa, aksi takdirde
otherwise: aksi takdirde, yoksa
either ... or: ya ... ya da, ister ... isterse ...
neither ... nor : ne ..., ne de ... (olumlu cümleyi olumsuz yapar)
4) "Sonuç olarak, böylece,
sonuçta" anlamı veren bağlaçlar:
So : bu yüzden, bu nedenle, bunun sonucunda, böylece
Thus: bu yüzden, bu nedenle, bunun sonucu olarak, böylece
Therefore: bu yüzden, bu nedenle, bundan dolayı,
böylece
Hence: bu yüzden, bu nedenle, bundan dolayı
Accordingly: böylece, bu yüzden, bunun sonucu olarak
For this reason : bu nedenle, bu yüzden
Tacitly: dolayısıyla, bu yüzden, bu nedenle
In consequence: sonuç olarak, bu nedenle, böylece
Consequently: sonuç olarak, bu nedenle, böylece
As a consequence: bu yüzden, bunun sonucu olarak
As a result: bu yüzden, bunun sonucu olarak
Finally: sonuç olarak
My friend knows German only a little but she wants to do postgraduate
education after graduation; so she decided to go to a language course.
Arkadaşım çok az Almanca biliyor
fakat mezuniyetten sonra lisnasüstü eğitim yapmak istiyor, bu yüzden bir dil
kursuna gitmeye karar verdi.
Not: “Because”
bağlacından sonra virgül gelirse, Türkçe’ye “çünkü” şeklinde bağımsız olarak;
virgül gelmezse ve hemen arkasındaki cümleyle birleşirse “-dığından,–den
dolayı,-dığı için” şeklinde tercüme edilir.
|
Many people are unaware of the danger, but air and water pollution are
slowly destroying the ecological balance of nature.
Pek çok kişi tehlikenin farkında değil, ama hava
ve su kirliliği doğanın ekolojik dengesini yavaş yavaş bozmaktadır.
Not: Bileşik cümlelerin mantıklı ve anlam
açısından birbirleriyle uyumlu ve bağlantılı olması gerekir. Ayrı ayrı
olaylardan bahseden ve anlam bütünlüğünü bozan cümleler bileşik veya
ardışık cümleler olamazlar.
|
Oceans not only absorb
carbon dioxide and other gases from atmosphere, but also hold and transport vast amount of heat through a
network of currents.
Okyanuslar yalnızca atmosferden karbon dioksit ve
diğer gazları emmekle kalmyıp aynı zamanda bir akım sistemi yoluyla çok
miktarda ısıyı tutar ve aktarırlar.
In establishing our trade network in Africa
we must always remember that it is not
only a vast continent but
also an enormous mixture of tribes and cultures.
Ticaret ağımızı Afrika'da kurarken, orasının yalnızca büyük bir kıta
değil, aynı zaöamnda kabile ve kültürlerin çok geniş bir karışımı olduğunu
daima hatırlamamız gerekir.
3. COMPLEX SENTENCE : (KARMAŞIK CÜMLE)
Karmaşık
cümleler isim cümlecikleri, sıfat cümlecikleri veya zarf cümleciklerinden
oluşurlar.
That of the 15 million people
with leprosy in the world the great majority live in tropical countries is
pointed out in the report released today.
That of the 15 million people
with leprosy in the world the great majority
live in tropical countries
is pointed
in the report released today
Bugün yayınlanan raporda, dünyada
cüzzamlı 15 milyon insanın büyük çoğunluğunun tropikal ülkelerde yaşadığı
belirtilmektedir.
At a press conference today the Prime Minister of the Yemen
announced that his government had been granted a loan by the World Bank to
assist the implementation of the Rural Development Project started two years
ago.
At a
press conference today the Prime Minister of the Yemen
announced
that his government had been granted a loan by the
World Bank to assist the implementation of the Rural Development Project
started two years ago
Bugün bir basın toplantısında, Yemen Başbakanı iki yıl önce başlatılmış
olan Köy Kalkınma Projesi’nin uygulanmasına katkıda bulunmak amacıyla, Dünya
Bankası tarafından hükümetine kredi verileceğini açıkladı.
Nobody can deny the fact that the invention and discoveries of the 20th
century have changed the structure of Turkish society a great deal.
20. yüzyıl icat ve keşiflerinin Türk
toplumunun yapısını büyük ölçüde değiştirmiş olduğunu hiçkimse inkar edemez.
4. COMPOUND-COMPLEX SENTENCE : (BİRLEŞİK-KARMAŞIK CÜMLE)
In our age you can see many major bridges which have been constructed
around the world, but the biggest problems which bridge engineers have been confronting today are those of
maintenance and repair.
Çağımızda dünyada pek çok büyük inşa
edilmiş köprüler görebilirsiniz, ancak bugün köprü mühendislerinin
karşılaştıkları en büyük sorunlar bakım ve onarım sorunlarıdır.
Compound-Complex Sentence Structures
a) Simple sent. +
conj. + Complex sent.
He would live in a small village once upon a time but now he lives in a big city where he
was born.
b) Complex sent. + conj. + Simple sent.
The forms which
we took from the secretary are to be filled in and we should return them within three weeks.
c) Complex sent. + conj. + Complex sent.
The alarm was raised when the fire was discovered and people ran away as soon as they heard the alarm.
Ex 1:
I have a few books about psychology, but none of them contains any information about the topic
1 2
I have chosen for
my master thesis.
3
Psikoloji ile ilgili birkaç kitabım var, fakat
hiçbiri de Yüksek Lisans tezim için seçtiğim konuyla ilgili bilgi içermiyor.
Ex 2:
The Prime Minister along
with some cabinet ministers attended
the ceremony yesterday.
Bazı kabine bakanlarının yanı sıra Başbakan da
dün törene katıldı.
IDENTIFYING THE
SUBJECT OF THE SENTENCE
(CÜMLENİN ÖZNESİNİ BULMA)
* Aşağıdaki cümlelerin öznesini bulup altını çiziniz.
1. Many people in Prague are now homeless due to the recent floods.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
2. Quite a few of the
employees are beginning to realize the truth.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
The collapse of the former Soviet Union has had a profound impact on world
politics.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
4. The fact that many children suffer from this disease is due to lack of clean drinking water.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
5. The composition teacher didn't give
a high mark to my paper because it did not read
well.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
6. Whatever the objectives of the curriculum are reading and writing
skills should not be neglected.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
7. Within the last two decades, foreign language teaching has
greatly altered in our country.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
8. With the birth of the first child, the married couple is faced
with the responsibilities of rearing children.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
9. In an effort to combat poverty, the government of Romania introduced a series of
economic measures.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
10. What is urgently needed is a strong
government which can tackle problems such as inflation and unemployment.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
11. Whether the government's new economic policy will have any significant
impact on the country's economic situation remains to be seen.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
12. Good readers should be able to read between
the lines; that is, they
should be able to draw conclusions about
information that is conveyed indirectly or given merely partially.
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
.. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ..
ÖRNEK CÜMLE ÇEVİRİLERİ
AÇIKLAMA: İngilizce'deki cümle yapıları çoğu zaman
Türkçe'dekinin tam tersidir. Dolayısıyla, çeviri yaparken İngilizce cümle
yapılarını Türkçe düşünmek yerine, İngilizce'nin kendi dil mantığıyla
değerlendirmek gerekir.
1. Bu şehre geldiklerinden beri onun gibi bir villa
arzu etmekteydiler.
They have
been wishing a villa like that since they came to this city.
2. Onun cep
telefonunun numarasını biliyordun da, niçin onu aramadın?
If you knew
his mobile-phone's number, why didn't you call him then?
3. Açık konuşmak
gerekirse sizi tekrar burada görmek istemiyorum.
Frankly
speaking, I don't want to see you here again.
4. İşsizliği
önlemenin en iyi yollarından biri insanlara beceri kazandırmaktır.
One of the
best ways to prevent unemployment is to provide people with skills.
5. I. Dünya Savaşı'nın sonunda imzalanan antlaşmalarla
devletlerarası bir denge kurulması amaçlanmıştı.
An international stability had been aimed
with the treaties signed after Woırld War I.
6. Doğanın kanunlarına boyun eğmek, Stoa ahlakının
temel ilkelerinden biridir.
To submit to the laws of nature is one of
the fundamental principles of Stoa ethics.
7. Çok eski devirlerde, insanlar hastalıkları ve onlara neyin sebep
olduğunu anlayamazlardı.
In ancient
times, people couldn't understand diseases and what caused them.
Ex 1:
No reading of poems
and plays and novels will save the life of a single soldier on the world’s
latest battlefield.
No : olmaz (It makes the whole sentence negative)
reading
: okuma (subject) gerund
of poems and plays and novels : şiir oyun ve romanların (prepositional phrase of subject complement)
will
save : kurtaracaktır/kurtarmayacaktır (negative main
verb)
the life
: hayatı (object)
of a
single soldier : tek
bir askerin (prepositional phrase of
object complement)
on the world’s latest battlefield : dünyanın en son savaş alanında (adverb of place)
Simple sentence
|
1. No
reading of poems and plays and novels will save:
Şiir, oyun ve romanları okuma
kurtarmayacaktır
2. the
life of a single soldier on the world’s latest battlefield:
dünyanın en son savaş alanında tek bir
askerin hayatını
Şiir, oyun ve romanları okumak, dünyanın en son savaş alanındaki tek bir
askerin hayatını kurtarmayacaktır.
Ex 2:
There is so much
protective legislation around nowadays that we assume that if something is
permitted it must be safe.
Compound-complex
sentence
|
There is : var
(main verb)
so much
: o kadar çok ( adverb)
protective
legislation : koruyucu yasa (object)
nowadays
: bugünlerde ( adverb
of time)
so much
... that : o kadar çok ... ki, öyle ... ki (adverbial clause)
we : biz
(subject)
assume :
düşünüyoruz (main verb)
if
something is permitted : eğer
bir şeye izin verilmişse (passive if-clause)
it must
be safe : onun güvenilir olması gerektiğini ( second part of the conditional clause )
1. There is so much protective legislation
around nowadays that
Bugünlerde o
kadar çok koruyucu yasa var ki,
2. we assume that if something is permitted
it must be safe
Ex 3:
When Thatcher came
to power in 1976, she immediately curtailed the freedom of local authorities to
determine their own levels of spending.
Complex
sentence
|
when : –diğinde/ diği zaman (bağlaç)
came to
power : iktidara geldiğinde (temel fiil )
in
1976 : 1976’da (zaman zarfı)
she : o (yan
cümleciğin öznesi )
immediately
: derhal, hemen (zarf )
curtailed
: kaldırdı (yan cümleciğin
temel fiili )
the
freedom of local authorities : yerel
yönetimlerin özgürlüğünü (yan cümleciğin nesnesi )
to
determine : belirleme(k) (infinitive yapı)
their
own levels of spending : kendi harcama
düzeylerini (infinitive yapının nesnesi
)
1. When
Thatcher came to power in 1976: (advebial
clause of time)
Thatcher
1976’da iktidara geldiğinde,
2. she
immediately curtailed the freedom of local authorities to determine their own
levels of spending : (main
clause)
yerel
yönetimlerin kendi harcama düzeylerini belirleme özgürlüğünü derhal kaldırdı.
TRANSLATION EXERCISES
(ÇEVİRİ ALIŞTIRMALARI)
1. However
fast you run , you can't catch me.
Ne kadar hızlı koşarsan koş, beni
yakalayamazsın.
2. There is no
matter that grudge and hatred have solved so far.
Kinin ve nefretin şimdiye
kadar hallettiği hiç bir mesele yoktur.
3. Different
thought and understanding is a result of different nature.
Farklı düşünce ve
anlayış, farklı yaradılışın neticesidir.
4. It is known
that there are totally 206 bones in human body.
İnsan vücudunda
toplam 206 kemik olduğu biliniyor.
5. Many people
think that swimming is a healthier sport than football.
Çoğu kişi yüzmenin futboldan
daha sağlıklı bir spor olduğu düşünür.
6. Not applying
a job on time can jeopardize that person's chance of being admitted.
Bir işe zamanında
başvurmamak, o kişinin işe kabul
edilme şansını tehlikeye sokar.
7. But for the
great leader Atatürk, neither could we
win The War of Independence nor we could become a modern country today.
Büyük önder Atatürk
olmasaydı, ne Kurtuluş Savaşı’nı kazanabilir ne de bugün çağdaş bir ülke
olabilirdik.
8. One of the
most popular film festivals of the world, Cannes
is held in France
every year.
Dünyanın en ünlü
film festivallerinden biri olan Cannes Film Festivali, her yıl Fransa’da
düzenlenir.
9. If you want
to win a man's heart, you must first persuade him that you are his true friend.
Eğer bir kişinin kalbini
kazanmak istiyorsanız, önce onu, onun gerçek dostu olduğunuza ikna etmelisiniz.
10. One of the difficulties of English is also that it is not spelt in the
way it is pronounced.
İngilizce'nin
zorluklarından biri de telaffuz edildiği gibi hecelenmemesidir.
11. Today one of the most populated cities of both Türkiye and the world, Istanbul had been the capital of Ottoman
Empire for a long time.
Bugün hem Türkiye’nin hem de
dünyanın en kalabalık şehirlerinden birisi olan İstanbul, uzun bir süre Osmanlı
İmparatorluğu’na başkentlik yapmıştı.
12. The most famous author of the English ,W. Shakespeare ,who used more
than 80.000 words different from each other in his works ,lived in the
sixteenth century .
Eserlerinde birbirinden farklı 80.000’den
fazla kelimeyi kullanan
İngilizlerin meşhur yazarı
W. Shakespeare, onaltıncı yüzyılda yaşadı.
13. Mevlana says that instead of being sorry that Allah
has created the rose thorny, we should be happy that He has created a rose among thorns.
Hz. Mevlana diyor
ki: "Allah’ın gülü dikenli yarattığına üzüleceğimize, dikenler arasında
bir gül yarattığına sevinmemiz
gerekir ".
14. Medical science has developed new drugs to prevent diseases and bring
them under control when they occur.
Tıp bilimi
hastalıkları engellemek ve ortaya çıktıklarında onları kontrol etmek için yeni
ilaçlar geliştirmektedir.
15. Government monopoly is the political activity that
shows the features of economic and social development which has been practised
for a long time in Türkiye.
Devletçilik, uzun
süredir Türkiye’de uygulanan ekonomik ve sosyal kalkınmanın özelliklerini
gösteren siyasi uygulamadır.
Yirmi birinci
yüzyılda ekonominin en önemli parametresi(ölçütü) olan teknoloji, Orta Doğunun
tamamına yakınının iyi organize edemediği bir konudur.
17. With the holes in
the ozone layer, acid rains, pollution of the oceans and destruction of 20000
species of life each year, our world is at the threshold of a great
environmental crisis.
Ozon tabakasındaki
delikler, asit yağmurlar, okyanusların kirlenmesi ve her yıl yok olan 20000
canlı türü ile dünyamız bugün büyük bir çevre krizinin eşiğindedir.
18. An earthquake is a natural event stemming from theunderground and seen
as vibrations and tremors on Earth.
Deprem, yer
altından kaynaklanan ve yeryüzünde titreşimler ve sarsıntılar şeklinde
görülen bir doğa
olayıdır.
19. The latest
development in the debate among scientists about what killed the prehistoric
dinosaurs is the thought that acid rain led to this.
Bilim adamları
arasında tarih öncesi dinazorları neyin öldürdüğüne ilişkin tartışmalarda en
son gelişme, buna asit yağmurunun yol açtığı düşüncesidir.
20. Membership of the club, which costs 5000 dollars a
year, is only open/free to people over the age of 60.
Yılda 5000 dolara
mal olan klüp üyeliği yalnızca 60 yaş üzeri insanlara açıktır.
21. Airline pilots both have high social status in the
society and earn quite a great deal of money.
Hava yolu pilotları
hem toplumda yüksek bir statüye sahiptir hem de oldukça fazla para kazanırlar.
22. Demand for electricity is increasing by 7 percent a year in Turkey
and electric cuts are inhibiting economic growth.
Türkiye'de
elektriğe talep yılda yüzde yedi oranında artıyor ve elektrik kesintisi
ekonomik büyümeyi engelliyor.
23. We mustn't remind our children of the simple mistakes
they made when much younger ,particularly in front of their siblings.
Çocuklarımıza çok
küçükken yaptıkları basit hataları özellikle kardeşlerinin yanında
hatırlatmamalıyız.
24. Anyone who says anything indiscreet in front of children, should not be
astonished if they hear the same thing at a most inopportunate moment.
Çocukların önünde
patavatsızca herhangi bir şey söyleyen biri, en uygunsuz bir anda aynı şeyi
duyarsa şaşırmamalıdır.
Bir tesadüf iki ya
da daha fazla şeyin aynı anda sıra dışı ve şaşırtıcı bir şekilde olduğu
zamandaki durumdur.
26. However difficult a problem is, there is always a way
to get rid of it.
Bir problem ne
kadar zor olursa olsun, ondan kurtulmanın bir yolu her zaman vardır.
27. Don't be proud of your beauty, a pimple spoils it and
don't be proud of your wealth, a spark ruins it.
Güzelliğinle övünme bir
sivilce yok eder; servetinle övünme bir kıvılcım yok eder.
28. Our ancestors have not only defeated the enemy but also put an end to
the circle of misfortune and disaster that has plagued the nation.
Atalarımız sadece
düşmanı yenmekle kalmadılar aynı zamanda ulusun başına bela olan felaket ve
talihsizlik zincirine de bir son verdiler
Tatil, yıl içinde
insanların rahatlayabileceğini ve normalde hayatlarının bir parçası olan baskı
ve problemleri unutabileceğini hissettiği tek zamandır.
30. Anxiety and tension are the underlying causes of extreme underweight and
even dietary deficiency, for our nervous system needs to be fed as much as any
other part of our body.
Endişe ve gerilim,
aşırı düşük kilonun ve hatta beslenme yetersizliğinin altında yatan
sebeplerdir, çünkü sinir sistemimizin vücudumuzun herhangi diğer bir parçası
kadar beslenmeye ihtiyacı vardır.
31. Before moving on to the next activity, you are to come
to an agreement over what the 5 most important items will be.
Bir sonraki
etkinliğe geçmeden önce, en önemli 5 maddenin ne olacağı hususunda uzlaşmaya varmamız
gerekiyor.
32. Most of the old in our country usually live with their children whereas
the old in America
prefer living alone.
Ülkemizdeki
yaşlıların çoğu genellikle çocuklarıyla yaşar; halbuki Amerika'daki yaşlılar
yalnız yaşamayı tercih ederler.
33. One who knows the relation among language, history and
culture also knows that he can not think any of those alone.
Dil, tarih ve
kültür arasındaki münasebeti bilen kimse, onlardan herhangi birini tek başına
ele alamayacağını da bilir.
34. Hürriyet says that grown-up Turkish men spend 139 days of their lifespan
while shaving.
Hürriyet
gazetesindeki bir habere göre yetişkin Türk erkekleri ömürlerinin yaklaşık 139
gününü traş olurken geçiriyor.
35. If you smoke ,you are more likely than a nonsmoker die from several
seious illness such as lung cancer, coronary heart diseases and chronic
bronchitis.
Sigara içiyorsanız,
akciğer kanseri, koroner kalp hastalığı ve kronik bronşit gibi çeşitli ciddi
hastalıklardan ölme ihtimaliniz sigara içmeyenlerden daha fazladır.
36. Unless urgent measures are taken, our economy will seem to face a
serious crisis a few months later.
Acil önlemler
alınmazsa, birkaç ay sonra ekonomimiz ciddi bir krizle karşı karşıya kalacak
gibi görünüyor.
37. The recent measures which were taken by the government so as to overcome
recession, were announced in yesterday's issue of the official gazette.
Ekonomik durgunluğu giderebilmek amacıyla
hükümet tarafından alınan son önlemler resmi gazetenin dünkü sayısında ilan edildi.
38. One who gets along well with people has a good morality as well; that's
why such a person always behaves moderately and respects for the people around
him as they are primarily humans.
İnsanlarla iyi geçinen biri, aynı zamanda güzel
bir ahlaka da sahiptir; çünkü böyle biri daima ölçülü davranır ve etrafındaki
kişilere öncelikle insan oldukları için saygı duyar.
39.
Günümüzde evlilikte sadakate ne yazık ki eskiden olduğu kadar değer verilmiyor.
Nowadays
marital fidelity is unfortunately not valued as highly(much) as it once was.
40.
Bazı gazeteciler Başbakanın ekonomi zirvesinin ardından yapmış olduğu
açıklamalardan olumlu izlenimler edindiklerini ifade ettiler.
Some
journalists stated (expressed) that they gained positive impressions from the
explanations (that) the PM had made following the economy summit.
41.
Eski kız arkadaşı ona bakmaya bile tenezzül etmeden yanından çeçip gitti.
His
ex-girlfriend walked past him without even deigning to look at him.
42.
Gazetenin sattığı baskı adeti, içerdiği haberle ters orantılı gibi görünüyor.
The number
of copies the newspaper sells seems to be in inverse proportion to the news it
contains.
43.
Ustabaşı diğer işçileri isyana kışkırtmakla suçlandı ve işten atıldı.
The foreman
was accused of inciting (provokimng) other workers (labourers) to mutiny and
was dismissed from his post.
44.
Çocuklarından biri kızamık hastasıdır ve diğer ikisi bu hastalığa yenik düşmek
üzereler.
One of her
children has measles, and teh other two are bound to succumb to it. (die)
45.
ABD'nin çoğu eyaletinde muhtemelen dünyada hiçbir yerde emsali görülmeyyen bir
hareketlilik vardır.
There is a
mobility in most states of USA
which is probably unmatched anywhere in the world.
46.
Körfez Savaşı öncesinde Irak'a karşı ekonomik yaptırımların konulması arzu
edilen sonucu vermedi.
The
imposition of economic sanctions against Iraq prior to (before) the Gulf War
didn't produce the desired result (affect).
47. Eğer evde hiç kahve
kalmamışsa, çayla da idare edebiliriz.
If there is
no coffee left, we can also make do with tea.
48.
Bazı insanlar eğlenceyi hayatın asıl amacı, işi de bu amaca ulaşmak için
yalnızca bir araç olark görürler.
Some people
regard recreation (entertainmant) as the main objective of life, and work
merely a mens to that end (goal).
49.
Altıncı hissin gerçekten varolup olmadığına ilişkin sorular 19. yüzyılın
sonlarından bu yana bilimadamlarınca tartışılmaktadır.
Questions as
to (about) whether or not extrasensory perception (the sixth sense) really
exists have been debated by scientists since the late 19th
century.
50.
Rapor bu korkunç kazanın neden veya nasıl olduğu konusuna pek ışık tutmadı.
The report
didn't shed much light on why or how this tragic happened.
51.
Bir buz dağının suyun altında kalan bölümü, suyun üstünde kalan bölümünün
yaklaşık 7 katı büyüklüğündendedir.
The part of
an iceberg below water is about seven times as large as the part above.
52.
Bir havaalanı yakın çevrede oturanları uçak gürültüsünden mümkün olduğu kadar
koruyacak şekilde planlanmalıdır.
An airport
should be planned in a way that residents of nearby areas (thoseliving close to
it) are protected as much as possible from airplane noise.
53.
Seçimlerde hangi partiye oy verirsek verelim, yine bir şeyin değişmeyeceği
kanaatindeyim.
I think it
makes no odds whichever party we vote for in the elections.
54.
Annem dün sabah odamın penceresini açık bıraktığım için beni azarladı.
My mother
scolded (tell off / reprimand) me because I left my room's window open
yesterday morning.
55.
Patron, işçilerden birini işten kovarken üzgün gibi davrandı.
The boss
pretended to be sorry (shed crocodile tears) when he dismissed one of the
workers from the job.
56.
Bir köpeğin iyi koku alma
duyusu, onun zayıf görüşünü telafi eder.
A dog's good
sense of smell conpensates for (make up for) its poor insight.
57.
Ağabeyim, komşumuzun kızıyla nişanlanıp nişanlanmama konusunda iki arada bir
derede kaldı.
My elder
brother was in two minds about whether to get engaged to our neigbour's
daughter or not.
58.
Sosyoloji Bölümü araştırma görevlilerinden biri Marksizm araştırması için
"Das Kapital'i" çıkış noktası aldı.
One of the
research assistants in the Department of Sociology took "Das Kapital"
as a point of departure for her survey of Marxizm.
59.
Kimi insanlar hoşlanmadığı insanların hatalarını abartmak eğilimindedirler.
Some people
tend to magnify (exaggrate) the faults of people (whom) they dislike.
60.
Pek çok eleştirmen Henry Moore'u 20. Yüzyılın en büyük heykeltraşı olarak kabul etmektedir.
Many critics
regard Henry Moore as the greatest sculptor of the 20th century.
61.
Yıllık yaklaşık yüzde üçlük büyüme hızıyla Afrika, nüfus bakımından dünyanın en
hızlı büyüyen kıtasıdır.
With a
growth rate at about three percent per year, Africa
is the fastest-growing continent of the world in terms of population.
62.
Artan temizlik bilgisi , tifo, dizanrteri ve kolera gibi bir zamanlar yagın
oaln hastalıkların ortaya çıkmasını önmeli ölçüde azaltmıştır.
Incresed
knowledge of hygiene has significantly decreased outbreks of once comon
diseases such as typhoid, dysentery and cholera.
63.
Kış Olimpiyatları sayesinde daha popüler olan kayak, özellikle zengin insanları
kış tatiline çeken temel faktördür.
Skiing,
which has become more popular thanks to the Winter Olympics, is the main factor
to attract especially rich people to winter holidays.
64.
Amerikan İç Savaşı'nın en önemli sonuçlarından biri, yaklaşık dört milyon
Güneyli kölenin özgür bırakılmasıydı.
One of the
most important results of the American Civil War was the emancipation (set free
/ release) of approximately 4 million Southern slaves.
65.
Florence Nightingale, Kırım Savaşı sırasında askerler için Türkiye'de bir
hastane kurduğunda büyük ölçüde takdir toplamış bir İngiliz hemşiresiydi.
66.
İttifak Kuvvetleri ateşkes şartlarına uymaya hiç ihtiyaç duymadılar.
The Entente
(Aliies) Powers didn't see any need to to abide by the terms of the armistice
(ceasefire).
67.
Firmamız, mükemmeliyetin bir simgesidir.
Our firm is
a byward (landmark) for excellency (perfectness).
68.
Manik depresifler depreyonla aşırı mutluluk arasında gidip gelirler.
Manic
depresives ascillate between depression and elation.
69.
Grev esnasında ülke büyük bir karışıklığın içindeydi.
During the
strike the country was in a turmoil.
70.
Bize yardım ettiğiniz için size çok minnetarım.
I am much
grateful(obliged) to you for helping us.
71.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği konusunda ülke çapında geniş bir fikir
birliği mevcuttur.
There is a
broad consensus (unanimity / common ground) of opinion throughout the country
on (over) the issue of Türkiye's membership of European Union.
72.
Yılın ilk çeyreğindeki ithalat oranı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10
artmıştır.
The import
rate in the first quarter of the year has increased by 10 percent compared with
the corresponding period last year.
73.
"Arabistanlı Lawrence" olarak da bilinen İngiliz asker ve yazarı olan
T.E. Lawrence, 1914-1918 yılları arasında Arapların bağımsızlık mücadelesinde
çok önemli bir rol oyanamıştır.
T.E.
Lawrence, a British soldier and author, also known as "Lawrence of Arabia " has played a
very important (crucial/vital) role in Arab's independence fight
(struggle) between the years 1914 and 1918.
74.
İnternet, dünyanın dört bir yanında milyonlarca bilgisayar kulanıcısının bilgi
alışverişi yapmalarını sağlayan uluslararası bir bilgi ağıdır.
The Internet
that allows (enable/provide) millions of computer users all over the world to
exchange information is an international information network.
75.
Orient Express 1883'den 1977'ye kadar Paris
ve İstanbul arasında çalışmış olan çok ünlü ve lüks bir demiryolu treniydi.
The Orient
Express was a very famous and luxury railway train which used to run between Paris and Istanbul
from 1883 to 1977.
76.
Kurtlar evcil hayvanların bulunduğu terlerde çoğu zaman onlarla beslenirler,
çünkü onları yakalamak gayet kolaydır.
Where
domestic animals are available, wolves usually (often / mostly) prey on them
since (because/ as) it is qıite easy to catch them.
77.
Geçen hafta İstanbul'daki bazı semtler sel baskınlarını önlemedeki
başarısızlıklarının bedelini ödediler.
Last week
some districts in Istanbul
counted the cost of their failure to prevent floods.
78.
Aslında şehrin sakin görüntüsünün altında korku yatıyor.
In fact
(Actually) fear lurks beneath the city's calm (quiet) appearance.
79.
Önceki hükümet 5 Nisan'dan itibaren geçerli olacak faiz oranlarındaki artışı
duyurmuştu.
The previous
(former) government had announced a rise (an increase) in interest rates with
effect from 5 April.
80.
Kaçakçılar çalıntı malları karavana yüklemeden önce el ayak çekilinceye kadar
beklediler.
The
smugglers waited until the coast was clear before loading the stolen goods into
the van.
81.
Dilbilimciler genellikle bazı büyük kategorilerin, bilhassa isim ve fiillerin,
bütün dillerde olmasa da, çoğu dilde olduğunu savunuyorlar.
Linguists generally claim (suggest/allege/argue) that certain major
categories, particularly (especially) nouns and verbs, exist in most, if not
all, languages.
Şiir, kâinatta saklı bulunan güzelliğin
şairlerin kendi dünyalarında, ifade edilmesinden başka bir şey değildir.
83. Language is a common instrument which a nation has
gradually developed paralel to its own
existence and cultural structure for centuries.
Dil, bir milletin asırlar boyu kendi varlığına
ve kültür yapısına paralel olarak adım adım geliştirdiği ortak bir araçtır.
DEVAM EDECEK...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder