NOUN CLAUSES
1.
Smokers claim that the first cigarette of the day is the best.
Sigara
içenler günün ilk sigarasının en iyisi olduğunu
iddia ederler.
2.
Astrophysicists have predicted that an Earth-like planet may be
lurking in a star system just 16 light years away.
Astrofizikçiler
Dünya benzeri bir gezegenin sadece 16 ışık yılı uzaktaki bir yıldız sisteminde
gözlemliyor olabileceğini tahmin
etmektedirler.
3.
The British Postal Museum claims that the oldest functioning post
office in the world is on High Street in Sanquhar, Scotland.
İngiliz
Posta Müzesi, dünyanın en eski çalışan postanesinin İskoçya'nın Sanquhar şehrindeki
High Street'te olduğunu iddia
ediyor.
4.
World Combustion Institute Turkey Section
Head stated that they aim to
increase fire resistance in areas
exposed to fire with the newly developed boron-based fire extinguishers and
fire-retardant.
Dünya Yanma Enstitüsü Türkiye Bölüm Başkanı,
yeni geliştirilen bor bazlı yangın söndürücüsü ve yangın geciktiricisi ile
yangına maruz kalan bölgelerdeki yangın direncini artırmayı hedeflediklerini ifade etti.
5.
Studies suggest that more than half of the fatalities in workplace resulted from
unsafe or illegal working conditions.
Araştırmalar,
iş yerindeki ölümlerin yarısından fazlasının güvensiz veya yasadışı çalışma
koşullarından kaynaklandığını ortaya
koymaktadır.
6. A company must ensure that
customers can immediately recognize its distinctive products in the
market-place.
Bir şirket
müşterilerin piyasadaki ayırt edici ürünlerini hemen tanımalarını sağlamalıdır.
7.
It is essential
that the public sector orientates
itself more towards the consumer.
Kamu sektörünün kendisini tüketiciye daha çok
yöneltmesi gereklidir.
8.
It is
undeniable that food is every
Malaysian's personality and identity.
Yiyeceklerin her Malezya'nın kişiliği ve
kimliği olduğu inkâr edilemez.
9.
It has been
commonly believed that the battle of
Armageddon is an isolated event transpiring just prior to the second advent of
Christ to the earth.
Armageddon
savaşının, Mesih'in dünyaya ikinci gelişinden hemen önce ortaya çıkan ayrı bir
olay olduğuna inanılmaktadır.
10.
It is necessary that wealthy Muslims should devote a
particular proportion of their excess income to charitable works.
Zengin
Müslümanların fazla gelirlerinin belirli bir kısmını hayır işlerine ayırmaları gerekir.
11.
There are essentially three things that will make you wise: the books you
read, the people you meet and the food you eat.
Sizi
akıllı yapacak esas olarak üç şey
vardır: okuduğunuz kitaplar, tanıştığınız insanlar ve yediğiniz yiyecekler.
12.
At the most basic level, Jammer argues that the fundamental quantities of
length and time that are needed in order to define acceleration must be supplemented
by an additional concept such as force.
En temel düzeyde Jammer, ivmeyi tanımlamak
için gereken temel uzunluk ve zaman miktarlarının kuvvet gibi ek bir kavramla
desteklenmesi gerektiğini savunur.
13. Put forward by Edward Wilson in 1993, the biophilia hypothesis states that humans have an innate tendency to
associate with life-like processes found in the natural world.
1993 yılında
Edward Wilson tarafından öne sürülen biyofilya hipotezi, insanların doğal
dünyada bulunan yaşam benzeri süreçlerle doğuştan eğilimde olduklarını belirtmektedir.
14.
Danish physiology scholar August Krogh was
awarded the Nobel Prize in Physiology and Medicine in 1920, finding the
mechanism that regulates the
movement of capillaries.
Danimarkalı fizyoloji bilgini August Krogh,
kılcal damarların hareketlerini düzenleyen
mekanizmayı bularak 1920'de Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’ne layık görülmüştür.
15.
The reason why moral virtue in our lifespan
is very important is that our choices determine whether we live well.
Yaşamımızdaki
ahlaki erdemin çok önemli olmasının nedeni, seçimlerimizin iyi yaşayıp yaşamadığımızı belirlemesidir.
16.
There is debate about whether the rise in IQ scores also corresponds to a rise in general
intelligence, or only a rise in
special skills related to taking IQ tests.
IQ
puanlarındaki artışın aynı zamanda genel zekâdaki bir artışa mı, yoksa sadece IQ testleriyle ilgili
özel becerilerdeki bir artışa mı
karşılık geldiğine dair tartışmalar vardır.
17.
Scientists need to determine whether long-term lifestyle change can
prevent or reverse end-organ damage
noted in those with metabolic syndrome or Type 2 diabetes.
Bilim
adamları, uzun süreli yaşam tarzı değişikliğinin metabolik sendrom veya Tip 2
diyabetli kişilerde uç organ hasarını önleyip
önleyemeyeceğini belirlemelidir.
18. It remained a mystery whether the
former President knew the truth.
Eski
Başkan'ın gerçeği bilip bilmediği bir sır olarak kaldı.
19.
According to nutritionists, the main reason why about 10% of
Japanese teenagers are overweight is dependence on Western fast food.
Beslenme uzmanlarına göre, Japon gençlerin
yaklaşık% 10'unun fazla kilolu olmasının
asıl nedeni, Batı fast food'a
bağımlılıktır.
20.
Whoever wants to
watch the rainbow must have the courage to soak in the rain.
Gökkuşağını seyretmek isteyenin yüreğinde yağmurda ıslanma
cesareti olmalıdır.
21.
There is no justice in the distribution of
power over the world; that is, one is always strong and
the other is weak and as the weak become stronger, it will be inevitable that the
strong will weaken proportionately.
Dünya üzerindeki güç dağılımında adalet
yoktur; yani, her zaman birileri güçlü, diğerleri de zayıftır ve
zayıflar güçlendikçe orantısal olarak güçlülerin de zayıflaması kaçınılmaz olacaktır.
RELATIVE
CLAUSES
1.
A wool company has embarked upon a
development programme which it can
boost sales of the product among the younger generation.
Bir yün şirketi, genç nesil arasında ürün
satışlarını artırabilecek bir
geliştirme programı başlatmıştır.
2.
Litmus paper is filter paper which has been treated with a natural
water-soluble dye obtained from lichens.
Turnusol kâğıdı, likenlerden elde edilen doğal suda çözünür bir boya ile
işlenmiş filtre kâğıdıdır.
3.
The Human Pin Code is a numerical formula which can be used to decipher the
unique personality and processing styles that were imprinted in you on the day
of your birth.
İnsan Pin Kodu, doğum gününüzde üzerinize
kondurulan özgün kişiliği ve işleme stillerini deşifre etmek için kullanılabilecek sayısal bir formüldür.
4.
During the 1930s, "Kumbaya" was a
spiritual song which became popular
in scouting and summer camps.
"Kumbaya", 1930'larda izcilik ve
yaz kamplarında popüler olan manevi
bir şarkıydı.
5.
Aikido, which
is regarded as modern form of Budo used for martial arts in Japanese, was first
practiced by Morihei Ueshiba and then spread rapidly to the world with the
introduction of Aikido lessons in many countries.
Japoncada savaş sanatları için kulllanılan
Budo’nun modern bir şekli olarak görülen
Aikido sporu, ilk olarak Morihei Ueshiba tarafından uygulanmış ve daha sonra
pek çok ülkede Aikido dersleri verilmeye başlanmasıyla hızla dünyaya
yayılmıştır.
6.
The poem "Sailing to Byzantium", which was written in 1926, is
considered one of William Butler Yeats' greatest poems.
1926'da yazılan "Bizans'a Yelken" şiiri William Butler Yeats'in en
büyük şiirlerinden biri olarak kabul edilir.
7.
Last week general manager confirmed rumors that had been surfacing for weeks
surrounding the corporation.
Geçen hafta genel müdür, şirketi kuşatan
haftalardır ortaya çıkan
söylentileri doğruladı.
8.
Strong leadership has been regarded as a
common element of success within countries that
have made rapid progress in tackling malnutrition, poverty and corruption.
Güçlü liderlik, yetersiz beslenme, yoksulluk
ve yolsuzlukla mücadelede hızlı ilerleme kaydeden ülkeler arasında ortak bir başarı unsuru olarak görülmektedir.
9.
Crimes that
are eligible for the death penalty almost always involve brutal murders
which shock the whole community.
Ölüm cezası için geçerli olan suçlar neredeyse her zaman tüm toplumu
şok eden vahşi cinayetleri içerir.
10. Language, which is a highly
developed system that enables the
transfer of thoughts, emotions and wishes to others by using elements and rules
that are common in terms of sound
and meaning in a society, is a communication tool of human communities.
Düşünce,
duygu ve isteklerin bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kuralları kullanarak
başkalarına aktarılmasını sağlayan son
derece gelişmiş bir sistem olan dil,
insan topluluklarının bir iletişim aracıdır.
11.
22 percent of the students who graduated last year from
Galatasaray High School, which was founded by Sultan Abdülaziz in 1868,
preferred abroad for university education.
Sultan Abdülaziz tarafından 1868'de kurulan
Galatasaray Lisesi'nden geçen sene mezun olan
öğrencilerin yüzde 22si üniversite eğitimi için yurtdışını tercih etti.
12.
A crucial question in a democratic society where courts are relied upon to protect
individual and group interests from unlawful government infringements is who
may obtain review of administrative action.
Birey ve grup çıkarlarını yasadışı hükümet
ihlallerinden korumak için mahkemelerin dayandığı demokratik bir toplumda
önemli bir soru, idari işlemin gözden geçirilmesini kimin sağlayabileceğidir.
13.
Advertisements is an attempt to undo one link
in the chain which we ourselves help to forge, in our acceptance not only of
the images and values of advertising, but of the 'transparent' forms and
structures in which they are
embodied.
Reklamlar, yalnızca reklamın imgelerini ve
değerlerini değil, aynı zamanda içinde bulundukları 'şeffaf' formları ve yapıları
kabul etmemize yardımcı olmak üzere, kendimiz için oluşturmaya yardımcı
olduğumuz zincirdeki bir bağlantıyı geri alma girişimidir.
14.
Watts adduces a number of convincing
instances in which the simple
models of classical random graph theory fail to explain.
Watts,
klasik rasgele grafik teorisinin basit modellerinin açıklayamadığı birtakım
ikna edici durumları ileri sürmektedir.
15.
E-money (Electronic Money), the usage of which is not common, is exactly the money you can
spend on purchases under your name on your computer's hard drive that you use
and on the internet; as you spend, the amount you spend is decreased from the total.
Kullanımı
pek yaygın olmayan
e-para (Elektronik Para), tam olarak, kullandığınız bilgisayarın sabit diskinde
sizin adınıza bulunan, ve internet üzerinde yaptığınız alışverişlerde
harcayabileceğiniz paradır; siz harcama yaptıkça, harcadığınız miktar toplamdan düşülür.
16.
Avrupa'da doğup büyüyen ve
Almanya’nın Kim Kardashian’ı olarak bilinen Metisha Schaefer, beş dil konuşan
bir manken ve gözü ilerde olan bir oyuncudur.
Born
and raised in Europe and known
as Kim Kardashian of Germany, Metisha Schaefer is a model and aspiring actress
who speaks five languages.
17.
The shampoo that protects against the
hairpin contains silicone.
Kepeğe karşı koruma sağlayan
şampuanların içinde silikon bulunur.
18.
Aleppo,
the meaning of which means the city that smells nice, unfortunately smells
of blood and gunpowder today.
İsminin anlamı güzel kokan şehir
olan Halep, ne yazık ki bugün kan ve
barut kokuyor.
19.
There are two kinds of people;
those for whom world is beyond their dreams and those whose dreams
are beyond the world; but the
architect of both is nothing but the person himself.
İki tür insan vardır; dünya,
hayallerinin ötesinde olanlar ve hayalleri dünyanın ötesinde
olanlar; ancak ikisinin de mimarı kişinin
kendisinden başkası değildir.
20.
Astronauts
use a special shampoo that does not require water to wash
their hair in space.
Astronotlar uzayda saçlarını yıkamak için su
gerektirmeyen özel bir şampuan kullanırlar.
NOUN CLAUSES (İsim Cümlecikleri)
Noun clauses (isim cümlecikleri) bir cümlede bir noun (isim) gibi kullanılabilir. Yani cümlenin öznesi olabilir, fiilin veya bir edatın nesnesi olarak kullanılabilir.
a) That –clause
1) Bir cümle that clause şeklinde cümlede özne veya nesne olarak kullanılabilir. Bu
kullanımda cümle başına that getirilir. Aşağıdaki bu örneklerde noun clause cümlede özne
durumundadır.
Life is getting easy.
(Hayat kolaylaşıyor)
That life is getting easy is because of technology.
(Hayatın kolaylaşması teknoloji sebebiyledir)
Smart phones aren’t safe.
(Akıllı telefonlar güvenli değil)
That smart phones aren’t safe is today’s problem.
(Akıllı telefonların güvenli olmaması bugünün sorunudur)
I broke your heart.
(Kalbini kırdım)
That I broke your heart was wrong.
(Kalbini kırmam yanlıştı)
2) That-clause ifadelerinin cümle başında kullanımı yaygın değildir. Onun yerine cümleye it
ile başlanır ve that clause cümle sonunda söylenir.
It is because of technology that life is getting easy.
(Hayatın kolaylaşması teknoloji sebebiyledir)
It is today’s problem that smart phones aren’t safe.
(Akıllı telefonların güvenli olmaması bugünün sorunudur)
It was wrong that I broke your heart.
(Kalbini kırmam yanlıştı)
3) Aşağıdaki örneklerde that-clause fiilin nesnesi durumundadır.
Mary is at home.
(Mary evdedir)
I think that my mother is at home.
(Annemin evde olduğunu sanıyorum)
John loves you.
(John seni seviyor)
I don’t believe that Tom loves you.
(Tom’un seni sevdiğine inanmıyorum)
The exam is at 9 o’clock.
(Sınav saat 9’dadır)
They have just announced that the exam will start at 10 o’clock.
(Sınavın saat 10'da başlayacağını az önce duyurdular)
4) Sıfatlardan sonra that clause kullanımı
Miranda works hard.
(Miranda sıkı çalışır)
I’m pleased that Mary works hard.
(Mary’nin sıkı çalışmasından memnunum)
Zeynep has passed the exam.
(Zeynep sınavı geçti)
Everyone is surprised that Jane has passed the exam.
(Jane’nin sınavı geçmesinden herkes şaşkın)
5) The fact, the belief, the doubt, the idea gibi soyut isimlerden sonra that clause kullanılabilir.
Özellikle edatlardan sonra (despite, in, with, of gibi) the fact that kelimesi yaygındır.
There is life after the death.
(Ölümden sonra hayat var)
Most people have the belief that there is life after the death.
(Çoğu insan ölümden sonra hayat olduğu inancına sahip)
He isn’t rich.
(O zengin değil)
Jane likes Sam despite the fact that he isn’t rich.
(Onun zengin olmaması gerçeğine rağmen Jane Sam’den hoşlanıyor)
b) Noun clauses with question words (Soru kelimeleriyle yapılan isim cümlecikleri)
Soru cümleleri de normal cümleler gibi noun clause olarak cümlede özne veya nesne olarak
kullanılabilir. Yani that clause ifadeleri nasıl kullanılıyorsa soru cümleleri de aynı şekilde
kullanılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken noun clause olarak kullanıldığında soru
yapısında değil düz cümle şeklinde olmasıdır. Yani soruların aksine yardımcı fiil özneden
önce gelmez.
Where is Kate?
(Kate nerede?)
Bu soru cümlesini noun clause olarak kullanırken soru yapısında değil düz cümle şeklinde
kullanılacağından “where Kate is” şeklinde kullanılmalıdır.
I don’t know where Kate is.
(Kate’in nerede olduğunu / olduğu yeri bilmiyorum)
Where Kate is is unknown.
(Kate’in nerede olduğu bilinmiyor)
I don’t have an idea about where Kate is.
(Kevin’in nerede olduğu hakkında bir fikrim yok)
c) Noun clauses with whether/if (Whether/If ile yapılan isim cümlecikleri)
“Whether” olup olmadığı anlamında noun clause ifadelerinin başında kullanılabilir.
I don’t know whether he is at home.
(Onun evde olup olmadığını bilmiyorum)
Whether technology makes our lives easier or more difficult is not certain.
(Teknolojinin hayatımızı daha kolay mı yoksa daha zor mu yaptığı belirli değil)
Whether ile or not ifadesi kullanılabilir.
I wonder whether John wants to resign or not.
(John’in istifa etmek isteyip istemeyeceğini merak ediyorum)
Whether yerine if kullanmak mümkündür. Fakat cümle başında veya or not ifadesiyle whether
kullanmak gerekir.
The police don’t know if the thief has got a gun.
(Polis hırsızın bir silahı olup olmadığını bilmiyor)
d) Suprised, sorry, interesting gibi his belirtilen sıfatlardan ve gereklilik veya tavsiye bildiren
important, essential, necessary gibi sıfatlardan sonra ve insist, recommend gibi fiillerden
sonra that + özne + should yapısı kulanılabilir.
I am surprised that she should want to leave.
(Onun ayrılmak istemesine şaşırdım)
It is necessary that the meeting should start on time.
(Toplantının saatinde başlaması gerekli)
I insist that the meeting should start on time.
(Toplantının saatinde başlamasında ısrar ediyorum)
Gereklilik veya tavsiye bildiren important, essential, necessary gibi sıfatlardan sonra ve insist,
recommend gibi fiillerden sonra çekimsiz fiil kullanılabilir.
It is necessary that the meeting start on time.
(Toplantının saatinde başlaması gerekli)
I insist that Mr Blrown be the manager. He deserves that.
(Mr Brown’ın yönetici olmasında ısrar ediyorum. O bunu hak ediyor. )
NOUN CLAUSES TEST YOURSELF
1.Advertising ----with the signs that merchants once put over their doors to inform the public, with symbols or pictures, exactly what ---- for sale inside.
A) originates/has been
B) has originated/had been
C) will originate/were
D) originated/was
E) might originate/have been
2.It is generally acknowledged ---- smoking can lead to cancer.
A) what
B) that
C) which
D) when
E) whether
3.According to the fire chief, it is still unclear where the fire ----, but he believes that it ---- in the storeroom.
A) could start/has to start
B) starts/has started
C) started/might have started
D) was starting/ought to start
E) has started/will be starting
4.Following his arrest for drink driving, he ---- from driving for twelve months.
A) has disqualified
B) has been disqualified
C) will be disqualifying
D) disqualified
E) will have disqualified
5.Today agricultural machines of great size and complexity, some even computerized, ---- in hours what ---- people and animals days to complete previously.
A) accomplish/used to take
B) have accomplished/takes
C) will be accomplished/took
D) are accomplishing/should take
E) had accomplished/was taking
6.I'm worried whether the secretary ---- with the extra work load. Perhaps we should employ an office junior to help her.
A) will be able to cope
B) would have coped
C) had to be coping
D) had been coping
E) could have coped
7.I couldn't believe ---- it took them to process my application.
A) how much
B) how many
C) where
D) how long
E) when
8.I can't remember ---- stitches I have cast on my knitting needles. I'll have to count them again.
A) how much
B) how long
C) how often
D) how far
E) how many
9.Can you tell me ---- is responsible for ordering stationery? We need some more envelopes in our department.
A) whose
B) when
C) who
D) where
E) that
10.I might be able to tell you ---- road to take if I knew ---- on the map we are now.
A) where/when
B) which/where
C) what/how
D) how far/which
E) whose/when
11.---- we drive over the Thames River in London, my father points out that my grandfather helped design the bridge.
A) However
B) Wherever
C) Whenever
D) Whichever
E) Whatever
12.Many psychological problems experienced during the Vietnam War by American soldiers were caused by the fact that many young men were not sure exactly ---- they were fighting for.
A) why
B) what
C) where
D) how
E) when
13.John was trying to assure me that Mary ---- my ticket by 5 o'clock that day, as we ---- previously.
A) has collected/will have arranged
B) will have collected/have arranged
C) had collected/have been arranging
D) would be collected/was arranging
E) would have collected/had arranged
14.That woman over there is asking whether the tennis clue ---- lessons because she ---- to hire a private instructor for her daughter.
A) has offered/wanted
B) is offering/had wanted
C) offered/has wanted
D) offers/wants
E) was offering/might want
15.Tom's mother asked me why I ---- in the previous week's match and wondered whether I ---- an injury then.
A) haven't played/have been having
B) hadn't been playing/had had
C) didn't play/was having
D) couldn't have played/am having
E) wasn't playing/have
16.Before we ---- home, our father instructed us again and again not to lose sight of each other while we ---- around the fun fair.
A) had left/would be strolling
B) leave/will have strolled
C) left/were strolling
D) were leaving/had strolled
E) have left/are strolling
17.On the first day of the course, the trainees ---- by the manager that they ---- to learn everything in a few days.
A) were informed/shouldn't expect
B) had informed/didn't expect
C) have been informed/hadn't been expecting
D) are informed/can't be expected
E) will have informed/mustn't be expected
18.We all wondered how Sam's wife ---- when she ---- about his new job in Outer-Mongolia.
A) reacts/has heard
B) had reacted/would hear
C) has been reacting/hears
D) would react/heard
E) is reacting/will hear
19.I asked Terry whether he ---- his wife to the firm's annual party as well, and he said she ---- her sister's wedding ceremony then.
A) had brought/has been attending
B) has brought/will have attended
C) brought/is attending
D) was bringing/would be attending
E) is bringing/has attended
20.Because I am repeatedly leaving things behind, my mother always tells me that I ---- that I ---- all my belongings in my bag before leaving the sports centre.
A) have to check/had had
B) checked/had
C) check/should have
D) might check/was having
E) must check/have
21.The art teacher ---- the headmaster that they ---- some good entries in the children's painting competition already.
A) informed/had received
B) is informing/will receive
C) informs/receive
D) had informed/will be receiving
E) was informing/are receiving
22.I'm glad to tell you that we ---- our yearly target today, so new sales from now on ---- additional to the budget of our branch.
A) were reaching/were
B) had reached/are
C) have reached/will be
D) are reaching/have been
E) will have reached/had been
23.Mr Hopkins phoned his wife to say that she ---- for him to eat dinner because he ---- home rather late.
A) won't have to wait/had been
B) shouldn't have waited/has been
C) didn't need to wait/was going to be
D) hadn't been waiting/would be
E) didn't use to wait/was
24.We asked the receptionist if they ---- any rooms available, and she replied that she ---- the last free room to another couple just ten minutes before.
A) were having/let
B) had had/was letting
C) have/has been letting
D) had/had let
E) would have/have let
25.What will you say if the interviewer ---- you why you ---- your present job?
A) asks/are leaving
B) asked/were leaving
C) has asked/left
D) will ask/have left
E) would ask/had left
CEVAPLAR
1
|
D
|
2
|
B
|
3
|
C
|
4
|
B
|
5
|
A
|
6
|
A
|
7
|
D
|
8
|
E
|
9
|
C
|
10
|
B
|
11
|
C
|
12
|
B
|
13
|
E
|
14
|
D
|
15
|
B
|
16
|
C
|
17
|
A
|
18
|
D
|
19
|
D
|
20
|
E
|
21
|
A
|
22
|
C
|
23
|
C
|
24
|
D
|
25
|
A
|
NOUN CLAUSES
EXERCISE A
1. John asked me ________________.
where was his wallet
where his wallet was
2. I couldn't tell him ________________.
where was I
where I was
3. I don't know ________________.
how many children he has
how many chidren does he have
4. ________________ is not important.
How close we are
How close are we
5. ________________ was sad.
What did she say
What she said
6. We are not responsible for ________________.
what our children say
what do our children say
7. Is it true ________________ about you?
what did he say
what he said
8. I'm not going to tell you ________________.
what should you do
what you should do
9. I wonder if ________________ from Germany.
is he
he is
10. The teacher told us ________________ our finished exams.
where we should leave
where should we leave
Cevaplar:
EXERCISE A
1b 2b 3a 4a 5b 6a 7b 8b 9b 10a
EXERCISE B
1.
Last week, our cat gave birth to a litter of kittens, but we didn't know where ________.
2.
Now, our cat is home again, and we can't believe how many ________.
3.
Can you imagine ________ ?
4.
The kittens are so noisy that I can hardly hear what ________.
5.
My husband said _________ try to keep them all.
6.
The cat belongs to my daughter, so my husband insisted that ________ them for adoption. (give them away)
7.
He told us ________ sad, and that it would be better for everyone.
8.
She needed to find new homes for them, but she didn't know whom ________ .
9.
She decided _____________ post some notices around the neighborhood.
10.
Neighbors dropped by just to take a look. Everyone picked out ____________ .
>
11.
One mother told her son, "_______ is daily care. Can you give that?"
12.
"Adopting a kitten depends on ____________ the ability to care for it."
13.
Of course, the child agreed. Is it possible __________ the child would not agree?
14.
__________ a good home is important.
15.
_________ happened. All but two of the kittens were adopted. (but – except)
EXERCISE B
1b 2d 3a 4d 5bc 6a 7d 8b 9d 10d 11b 12b 13b 14d 15b
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder