Acaba hastalanır mı gözü dilber görenin, gözüne uyku erer mi zülfüne berdan olanın,
Hasılı devri felek bizi mihnette koydu, bir can esti güle bülbülü hasete koydu…
Televizyon ekranları, birer sihirli ayna misali, bize özenle seçilmiş, cilalanmış hayat kesitleri sunar. Bu aynada yansıyanlar, çoğu zaman gerçeğin hamurundan ziyade, hayallerin ve arzu edilenin pırıltılı yansımalarıdır. Kahramanlar, kusursuz bir ışık altında yaşar, sorunları teatral bir hızla çözülür ve her diyalog sanki bir senaristin kaleminden çıkmış, incelikle örülmüş birer inci tanesidir. Bu yapaylık, zamanla zihnimizde ideal bir yaşamın siluetini çizer, kendi hayatımızın sıradanlığına yabancılaşmamıza neden olabilir.
Sosyal medyanın sonsuz kaydırmaları arasında ise, herkes kendi hayatının en göz alıcı fragmanlarını sergiler. Tatillerin ışıltılı kareleri, lezzetli sofraların iştah kabartan görüntüleri, başarı hikayelerinin gurur dolu satırları... Bu dijital vitrinde sunulan her an, özenle seçilmiş, en iyi açıyla çekilmiş ve filtrelenmiş birer illüstrasyondur. Sanki herkes sürekli bir kutlamanın, bir zaferin ya da en azından mükemmel bir günün içindedir. Bu sanal cennetin ardındaki gerçek mücadeleler, hayal kırıklıkları ve sıradan anlar ise çoğu zaman perdenin arkasında saklı kalır. Bu durum, kıyaslama tuzağına düşmemize, kendi hayatımızın "eksik" yanlarını daha belirgin görmemize yol açabilir.
Diğer mecralar da bu koroya katılır. Dergilerin parlak sayfalarında, reklam panolarının kusursuz yüzlerinde ve hatta bazen en samimi sohbetlerde bile, idealize edilmiş bir yaşam tarzının fısıltıları duyulur. Sanki herkes daha başarılı, daha mutlu, daha fit ve daha "olması gerektiği gibi" bir hayat yaşamaktadır. Bu sürekli bombardıman, kendi varoluşumuzun basitliği ve kusurlarıyla barışmamızı zorlaştırabilir.
Aslında, bize sunulan bu "başkalarının hayatı", çoğu zaman bir illüzyondan ibarettir. Bir sahne arkası, bir montaj odası vardır bu parıltının ardında. Gerçek hayatın inişleri ve çıkışları, beklenmedik sürprizleri ve sıradan anlarının güzelliği bu gösterişli perdenin arkasında kaybolur. Belki de yapmamız gereken, bu sunulan idealin büyüsüne kapılmak yerine, kendi hayatımızın özgün ritmine kulak vermek, kendi hikayemizin değerini keşfetmektir. Çünkü en tuhaf olan şey, başkalarının kurgusal hayatlarına hayranlık duyarken, kendi benzersiz ve değerli yaşamımızı göz ardı etmemizdir.
Y.A.
🌹🌹🌹
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer..
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer...
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir...
Çünkü kimin kimi yiyeceğine.. "Suyun akışı" karar verir...
💧💧💧
"Cahil cömert, âlim cimriden daha sevimlidir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder