Because
of its prominence,
water has long played an important religious and philosophical role in human
history.
Ehemmiyeti
nedeniyle su, insanlık tarihinde
önemli bir dini ve felsefi rol oynamıştır.
E-money (Electronic Money), the usage of which is not common, is exactly the money you can spend on purchases under your name on your computer's hard drive that you use and on the internet; as you spend, the amount you spend is decreased from the total.
Kullanımı
pek yaygın olmayan e-para
(Elektronik Para), tam olarak, kullandığınız bilgisayarın sabit diskinde sizin
adınıza bulunan, ve internet üzerinde yaptığınız alışverişlerde harcayabileceğiniz
paradır; siz harcama yaptıkça, harcadığınız miktar toplamdan düşülür.
Birisi depresyondayken, olumsuz düşünceler sıklıkla devam eder, ancak daha olumlu düşünceler kolayca unutulur.
There is no justice in the distribution of power over the world; that is, one is always strong and the other is weak and as the weak
become stronger, it will be inevitable
that the strong will weaken proportionately.
Dünya
üzerindeki güç dağılımında adalet
yoktur; yani, her zaman birileri
güçlü, diğerleri de zayıftır. ve zayıflar güçlendikçe orantısal olarak
güçlülerin de zayıflaması kaçınılmaz
olacaktır.
Orientalism is generally interpreted as a counter-history of
European literary tradition, the expulsion of the political ghost of high
literary humanity.
Oryantalizm
genellikle Avrupa yazın geleneğinin bir karşı tarihi, yüksek yazınsal
insancıllığın siyasal hayaletinin kovuluşu olarak yorumlanır.
1. Avrupa'da doğup büyüyen ve Almanya’nın Kim Kardashian’ı olarak bilinen Metisha Schaefer, beş dil konuşan bir manken ve gözü ilerde olan bir oyuncudur.
Born
and raised in Europe and known as Kim Kardashian of Germany, Metisha Schaefer is a model and aspiring actress who speaks five
languages.
2.
Chance
is to do the right things at the
right time, in the right place, with the right people.
Şans
doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişilerle, doğru şeyleri yapmaktır.
3.
Chronic
stress causes your brain to
prematurely age and weaken.
Kronik
stres, beyninizin erken yaşlanmasına ve zayıflamasına neden olur.
4. Inadequate sleep affects your brain and slows your reactions by weakening your will.
Yetersiz uyku beyninizi etkiler ve iradenizi zayıflatarak, tepkilerinizi yavaşlatır.
5.
Empathy
is the ability to share in and
resonate with others' experiences, such
as pain.
Empati
ağrı gibi başkalarının
deneyimleriyle yankılanma ve paylaşma yeteneğidir.
6. The concept of sustainable development touches upon the fundamental relationship between human beings and nature.
Sürdürülebilir
kalkınma kavramı, insanlarla doğa arasındaki temel ilişkiye değinir.
7.
The
shampoo that protects against the
hairpin contains silicone.
Kepeğe karşı koruma sağlayan şampuanların içinde silikon bulunur.
8.
The
relations between Turkey and the West have undergone a tremendous transformation over the last five years.
Türkiye
ile Batı arasındaki ilişkiler son beş yılda muazzam bir dönüşüme uğradı.
9.
Hair
mesotherapy is one of the most
effective methods to prevent the hair from falling off.
Saç
mezoterapisi günümüzde saçların dökülmesini engellemek için uygulanan en etkili
yöntemlerden biridir.
10. Aleppo, the meaning of which means the
city that smells nice, unfortunately smells of blood and
gunpowder today.
İsminin
anlamı güzel kokan şehir olan Halep,
ne yazık ki bugün kan ve
barut kokuyor.
11. Towards the end of the 1800's, people
were using shampoos to clean the toilet, kitchen countertops, and even their teeth.
1800'lü yılların sonlarına doğru
insanlar şampuanları tuvalet, mutfak tezgahı ve hatta dişlerini temizlemek için kullanıyorlardı.
12. You can keep your
metabolism alive by having breakfast
in the first 2 hours after you wake
up.
Uyandıktan sonra
ilk 2 saat içinde kahvaltı yaparak
metabolizmanızı canlı tutabilirsiniz.
13. Non-governmental organizations play a significant role in social
change and serve as a bridge between the public and private sectors.
Sivil
toplum kuruluşları, toplumsal değişimde önemli
bir rol oynar ve kamu sektörü ile özel sektör arasında köprü görevi yaparlar.
14. There are two kinds of people; those
for whom world is beyond their
dreams and those whose dreams are beyond the world; but the architect of both is nothing but the person himself.
İki
tür insan vardır; dünya, hayallerinin ötesinde
olanlar ve hayalleri dünyanın ötesinde olanlar; ancak ikisinin de mimarı kişinin kendisinden başkası değildir.
15. Foreign language learning has become
one of the compulsory basic needs such as water and bread for the
scientific academic community and bread for the Turkish economy.
Yabancı
dil öğrenme, bilimsel akademik camia ve Türkiye ekonomisi için ekmek ve su gibi zorunlu temel ihtiyaçlardan biri haline gelmiştir.
16. Astronauts use a special shampoo that does not require water to wash their hair in
space.
Astronotlar uzayda saçlarını yıkamak
için su gerektirmeyen özel bir
şampuan kullanırlar.
__________ ________ ________
__________ ________ ________
1.
Hugo Chávez initially believed that capitalism was still a valid
economic model for Venezuela, but that it would have to be Rhenish capitalism
that would be followed rather than the neoliberalism which had been implemented
under former governments with the encouragement of the US.
Hugo
Chavez başlangıçta, kapitalizmin Venezuela için halen geçerli bir ekonomik
model olduğuna inandıklarını, ancak ABD'nin teşviki ile eski hükümetlerin
uyguladığı neo-liberalizm yerine takip edilecek olan Rhenish kapitalizminin
olması gerektiğini düşünüyordu.
initially : başlangıçta, ilk olarak
still : hala
valid : geçerli, sağlam, mantıklı
implement : uygulamak
former : önceki, eski
encouragement : teşvik,
cesaretlendirme
2.
Clashes broke out after Morsi’s supporters began to move from the Rabea
al-Adwiya mosque in eastern Cairo, where they have been staging a sit-in,
towards the capital’s city centre.
Morsi'nin destekçileri, başkentin
şehir merkezine doğru bir oturma eylemi düzenledikleri doğu Kahire'deki Rabaa
el-Adawiya camisinden hareket ettikten sonra çatışmalar patlak verdi.
clash : çatışma, çarpışma
break out : patlak vermek, ortaya
çıkmak
supporter : taraftar, destekçi, yandaş
mosque : camii
eastern : doğu
stage : düzenlemek, hazırlamak
sit-in : oturma eylemi
capital : başkent
city centre : şehir merkezi
3.
The world has done a remarkable job of lifting almost a billion people
out of extreme poverty in the past two decades.
Dünya,
son yirmi yılda neredeyse bir milyar insanı aşırı yoksulluktan kurtarmak için
dikkate değer bir iş çıkardı.
remarkable : kayda değer, çok önemli
job : iş
lift : kaldırmak
almost : yaklaşık, neredeyse
billion : milyar
extreme : aşırı, çok
poverty : fakirlik, yoksulluk
decade : on yıl
4.
Tunisia, which sparked the Arab awakening in 2011, seemed set to show
the rest of the region what a functioning democracy might look like.
2011'de
Arap uyanışını ateşleyen Tunus, bölgenin geri kalanına, işleyen bir
demokrasinin nasıl görünebileceğini gösterecek gibi görünüyordu.
spark : ateşlemek, harekete geçirmek
awakening : uyanış
seem : gibi görünmek
set to : tartışmak, girişmek
the rest of : geri kalan kısmı
region : bölge
functioning : işleyen, çalışan
look like : benzemek
5.
India takes AIDS seriously and the fact that the epidemic has not run
out of control in the way that was once feared is at least in part the
consequence of the country’s policies.
Hindistan
AIDS'i ciddiye alıyor ve salgının bir zamanlar korkulan şekilde kontrolden
çıkmadığı gerçeği, kısmen de olsa en azından ülkenin politikalarının bir
sonucudur.
take seriously : ciddiye almak
epidemic : salgın
out of control : kontrolden çıkmış,
çığırından çıkmış
in the way : gibi, şekilde
once : bir zamanlar
fear : korkmak
at least : en azından
in part : kısmen
consequence : sonuç
policy : politika
6.
Three months ago, the European Union
imposed punitive tariffs on solar panels and related components.
Avrupa
Birliği, üç ay önce güneş panelleri ve ilgili bileşen parçalara cezai tarife
uyguluyordu.
impose : yürürlüğe koymak
punitive : ceza gerektiren
tariff : fiyat listesi, vergi tarifesi
solar panel : güneş paneli
related : ilgili, o türden
component : parça, unsur
7.
Within a short time of its inception, Baghdad evolved into a significant
cultural, commercial, and intellectual center for the Islamic World.
Bağdat,
kuruluşundan kısa bir süre sonra İslam Dünyası için önemli bir kültürel, ticari
ve entelektüel merkez haline geldi.
within a short time: çok kısa bir
zaman içerisinde
inception : kuruluş, başlangıç
evolve into : gelişmek, haline gelmek
significant : önemli, mühim
commercial : ticari
8.
Much of the folk music growth in the 1930s was in the area of live
performance, particularly in folk festivals that began during the 1930s in the
US.
1930'lu
yıllarda halk müziği gelişiminin büyük kısmı, özellikle 1930'lu yıllarda ABD'de
başlayan halk festivallerinde canlı performans alanındaydı.
folk music : halk müziği
growth : yükseliş, büyüme
area : alan, saha
live performance : canlı yayın
particularly : özellikle
9.
The initial protests in Taksim Square at the end of May 2013 were led by
about 50 environmentalists, opposing the replacement of Taksim Gezi Park with a
shopping mall and possible residence as well as reconstruction of the historic
Taksim Military Barracks over the adjacent Taksim Square.
Mayıs
2013'ün sonunda Taksim Meydanı'ndaki ilk protestolar, Taksim Gezi Parkı'nın
alışveriş merkezi ve muhtemel ikametgahıyla değiştirilmesi ve bitişikteki
Taksim Meydanı'ndaki tarihi Taksim Askeri Kışlası yeniden inşa edilmesine karşı
çıkmak için yaklaşık 50 çevrecinin önderliğinde başladı.
initial : ilk
square : meydan
at the end of : sonunda
environmentalist : çevreci
oppose : karşı çıkmak
replacement : değiştirme, yerine koyma
shopping mall : alışveriş merkezi
residence : konut, mesken, ikamet
as well as : yanı sıra
reconstruction : yeniden inşa etme
historic : tarihi
adjacent : bitişik, yanında, çok
yakınındaki
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder